Var mı bu mevzuda “ben!” diyen? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Hizmetten - A podcast by Hizmetten

Categories:
Bu video 30/10/2016 tarihinde yayınlanan " VUSLAT İŞTİYÂKI VE TEMİZ KALBLERİN NİYAZI" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “Benim bayramım Sana kavuştuğum gündür!..” Hazreti Ömer (radıyallahu anh), bir gün coşup O’na (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşı sevgisini ifade ettiğinde, “Yâ Rasûlallah, Sen’i, kendimden başka her şeyden fazla seviyorum!” demişti. Gerçekten öyledir. Fakat meseleyi o andaki ufka bağlı, o andaki kalbin tarassuduna bağlı olarak anlamak lazımdır ki bunun manası şudur: “Çok rahatlıkla ben eşimi, çoluk-çocuğumu, evlatlarımı Sana kurban edebilirim!” Hazreti Ömer, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşı dile getirdiği böyle bir ifadeye, böyle bir itirafa mukabil beklediği cevabı almıyor. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) kemâl-i ciddiyetle meselenin hakikatini vurguluyor; “Yâ Ömer! Beni kendinden de artık sevmedikçe hakiki imanı elde etmiş olamazsın!..” diyor. Var mı bu mevzuda “ben!” diyen?!. “Ben, Seni aile efradımdan, dünyamdan, mal u menâlimden çok daha fazla seviyorum! Öyle ki ölümü, bir şeb-i arûs gibi bekliyorum. Ama izin henüz Sen’in tarafından çıkmadığından dolayı, ‘emre itaatteki incelik’e bağlılık içinde Sen’den ferman geleceği âna kadar bu zehir-zemberek firkate, bu dâüssılaya katlanmaya çalışıyorum. Yoksa, derdim Sen’sin. Benim bayramım Sana kavuştuğum gündür!..” Kaç insan gösterebilirsiniz böyle söyleyebilecek olan?!. Kendi dünyanızda.. serkârlarınızda.. zâviyeleri tutanlarınızda… Hazreti Ömer, o zaman kükrüyor; “Yâ Rasûlallah! Şu andan itibaren, içimin sesi, Sen’i nefsimden de artık seviyorum!..” diyor. O nasıl bir tabiat ve nasıl bir fıtrat ise, hemen, birden bire bir amudî yükseliş ortaya koyuyor. Dikey yükseliş demek; kavsî değil, ufkî değil, amudî yükseliş; birden bire. Bu, Hazreti Ebu Bekir gibi kimselerde, Hazreti Ömer gibi kimselerde, Hazreti Ali gibi kimselerde, Hazreti Osman gibi kimselerde, Hazreti Hâlid gibi kimselerde (radıyallahu anhüm ecmaîn) görülüyor. Birkaç senede ihsan ufkuna erenler olduğu gibi yıllarca kâmil imandan nasipsiz gezenler de var. Hazreti Hâlid’in Peygamber Efendimiz’le mevcudiyeti üç sene. O ne kazanımdır?!. Cennetleri peyleyebilecek bir ufku ihraz ediyor. Evet, vefat ederken arkada bıraktığı şey, sadece sırtına binip savaştığı atı, kullandığı kırılmadık kılıcı. (Elinde yalnızca Yermük’te on beş tane kılıcın kırıldığından bahsederler.) Ve bir de oku ile yayı. Onun için, Hazreti Halid ruhunun ufkuna yürürken başında bulunan Sa’d b. Zeyd hazretleri diyor ki: عَاشَ حَمِيدًا، مَاتَ فَقِيدًا “Hazreti Halid, herkesin övdüğü bir kumandan olarak yaşadı, İslam’ın bir yitiği olarak gitti.”