“Yahu tercih edilmeyecek gibi de değil!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten - A podcast by Hizmetten

Bu video 01/01/2017 tarihinde yayınlanan " CEBR-İ LÜTFÎ VE HASANÎ RUH" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer efendilerimizin halife tayininde birbirini tercih etme tavrı îsâr ve istiğnanın güzel bir misalidir. Özür dilerim; bir imamete geçme mevzuunda bile, “Falan kardeşim varken, bu hak ona daha fazla düşüyor!” demek lazımdır. Oysaki o da o hakkı ona vermiş; “O, benden daha elyak!” demiş. Sen de diyorsun ki “O benden daha elyak!..” Muhtarlıkta “O, benden daha elyak!”; müdürlükte “O, benden daha elyak!”; kaymakamlıkta “O, benden daha lâyık/elyak!” Tafdil sigasıyla diyorum, “çok daha layık” manasına “elyak”. Efendim, valilikte “O, benden daha elyak!”; milletvekilliğinde “O, benden daha elyak!”; devlet başkanlığında, “Yahu bana Çankaya’nın yolu göründü veya bir sarayın yolu göründü; fakat falan olsaydı, daha iyi olurdu. O, benden daha elyak!” Mülahazayı çevirip şöyle de diyebiliriz: “Benim intihabıma bedel, falan seçilseydi, o benim yerimde olsaydı, ülkemin çehresi çok farklı olacaktı! Benim ülkem böyle problemler sarmalı içinde bulunmayacaktı. Demek ki ben, meseleyi yüzüme-gözüme bulaştırdım! Bazı şeyleri yemeye-içmeye durdum, önlüğümü kirlettim.. çocuklar gibi, önlüğümü kirlettim.. ve gelecek nesiller tarafından önlüğü kirli bir insan olarak yâd edileceğim! Keşke îsâr ruhuyla hareket edip de “Falan olsaydı!” deseydim, “Falan!..” Kim yani?!. Kulübesini değiştirmeyen bir insan.. yeme-içmesini değiştirmeyen bir insan.. halkın orta sınıfının -en fazla, orta sınıfının- hayat standartları içinde geçimini temine çalışan bir insan… “Öyle birini yerime intihap etseydim!.. Îsâr ruhuyla, Hazreti Ebu Bekir ile Hazreti Ömer arasındaki müdaveleye benzer bir müdavelede bulunsaydım!” Orada ilk defa eli sıkılan kim? Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer’in elini sıkıyor; “Bu babayiğide ben biat ediyorum!” Açık.. Ashab-ı re’yin huzurunda.. Sâbikûn-u evvelûn, o ilk Muhacirler, o ilk Ensar, gökteki meleklere denk insanlar… Onlar, bu iki insanın gözünün içine bakıyorlar. “O, Hazreti Ömer’e biat ettiyse, demek Ömer’e biat etmek lazım!” Neden? “Çünkü Hazreti Ebu Bekir öyle bir insan ki, biz onun Efendimiz’in hayatındayken bile yanıldığına şahit olmadık!” Hazreti Ebu Bekir, onun elini sıkınca, birden gözler Hazreti Ömer’in üzerine dönüyor. O, ondan evvel davranıyor: “Allah Rasûlü’ne en önce inanan, Sevr sultanlığında O’na refakat eden, falan yerde filan yerde O’nunla beraber bulunan Ebu Bekir’in olduğu yerde Ömer’e biat edilmez, ben Ebu Bekir’e biat ediyorum!” İnsanca davranış, bu!.. Gerçek îsâr ruhuyla hareket etmek, bu!.. Ve böyle olduğu zaman, nizâ’ olmuyor.. böyle olduğu zaman, münakaşa olmuyor.. böyle olduğu zaman, küfür sıfatı “hazımsızlık” hortlamıyor, “hased” hortlamıyor, ülke sarmallar içinde olmuyor, bela ve musibet sağanağına maruz kalmıyor, bir ülke bitirilmiyor, parçalanma sath-ı mâiline düşmüyor! Aksine öyle bir biat sonucunda, Güneydoğu’daki hadise gibi on bir hadise kısa sürede ve en az zayiatla hallediliyor.